Yaşasın, Yalnız Kalmaktan Korkmuyorum!

İrem Canbaz
4 min readFeb 5, 2024

--

Bir Genç Kızın Gizli Defteri 2 - Arkadaşlar Arasında

İnsanın yalnız kalmamak uğruna hiç istemediği şeyleri yaparak kendisine olan saygısını yitirmeye doğru gitmesi çok acı. Ama en acısı ise bunu farkedememesi veya farketmesine rağmen doğrusu için adım atamamasıdır.

Ankara’da kurulu bir düzeni, samimi ve güven dolu arkadaş ilişkileri olan fakat annesinin terfi alması sebebiyle İstanbul’a taşınan, burada bir liseye kaydolan ve hayatta her zaman iyi insanların olmayacağını Aylin ve Simten sayesinde öğrenen Serra tam olarak böyle bir durum yaşıyor. Ama Serra’nın İstanbul’daki en büyük şansı Mualla öğretmen oluyor. Çünkü yaşadıklarını göz ardı etmek yerine Mualla öğretmen sayesinde "düşünmeyi ve hayatımızdaki olayları sorgulamayı" öğrenen Serra, kendisini yakıp kavuran bu meseleyi enine boyuna düşünüyor. Kendi kendini öyle güzel sorular sorarak sorguya çekiyor ki, ben de hayatım üzerinden bu soruları değiştirerek kendime sordum. Çünkü ben de Serra gibi kendi kişiliğimizi tanımanın hayattaki en önemli meselelerden biri olduğuna, kişiliğimizi kendimize sorular sorarak öğrenebileceğimize ve böylece güçlü ve zayıf yanlarımızın farkına varacağımıza inanıyorum. Sonra ne mi olacak?Kendimizi tanıyacağız, kendimize yabancı olmayacağız, kendimizi bilerek sınırlarımızı, ne istediğimizi ve ne istemediğimizi öğreneceğiz. Ailemizle, arkadaşlarımızla ve en önce kendimizle olan ilişkimizde var olacağız. Ve İpek Ongun’un dediği gibi "eğer sevinçlerimi içimizde hasret olmadan paylaşabiliyorsak, dertlerimizi gizlice sevinmeden bölüşebiliyorsak, kötü kişi olmayı göze alarak birbirimizi yanlışlardan koruyabiliyorsak, samimiyetle saygının ince çizgisini çizebiliyorsak, birbirimizi yargılamadan olduğumuz gibi kabullenebiliyorsak, dünyalara bedel bir dostluğa sahibiz demektir."

İnanın bir ilişkide var olduğunu hissetmek, düşündüklerini içinde korku ve endişe olmadan paylaşmak şu hayattaki en büyük zenginliklere sahip olduğumuzu gösterir. Elhamdulillah Allah bana da yüreğimi korkusuzca açtığım samimi dostluklar nasip etti. Bunun için O’na minnettarım. Peki hemen mi oldu bu? Hayır, gerçek dostluklar hemen inşa edilmez. Serra gibi zamanla oldu. Kendimi yavaş yavaş tanımaya başlayarak bana iyi gelmeyen, kişiliklerine saygı duyduğum fakat benim kişiliğime saygı duymayan insanlarla yollarımı ayırdım ve güven dolu arkadaşlıklar edinmeye gayret ettim. Her insanın arkadaş olamayacağını, iki iyi insan olsak bile iki samimi dost olunamayacağını, ayrıca bunun gayet doğal olduğunu ve yalnız kalmamak uğruna kendimi rahat hissetmediğim bir insanla arkadaş olmamın bana büyük zararlar getireceğini zamanla öğrendim. Allah’ın eğer iyi bir insan olursak bizi bizim gibi iyi insanlarla birlikte kılacağına "nerede olursanız olun sizi bir araya getiririm" vaadiyle inandım ve Serra gibi arkadaşlık ilişkilerimde tüm kalbimle olmaya gayret ettim. Hadi şimdi gelin Serra’nın gayretini görelim, kendine nasıl sorular sormuş hep beraber okuyalım ve aldığı kararları inceleyelim. Ve okurken kendi ilişkilerimizi düşünmeyi de ihmal etmeyelim.

Senin sorunun ne? Arkadaş edinmek.

Neden mutsuzsun? Çünkü elimden geleni yaptığım halde istediğim gibi bir arkadaşım yok.

Arkadaş edinmek için neler yaptın? Tümay’ın öğütlerini uyguladım. Ama korkarım daha da ileriye gittim.

Nasıl? Onlarla aynı kafada olmadığım halde, aynı zevkleri paylaşmadığım halde paylaşıyor gibi davrandım. Yani onlarla bir arada oldun, bir ölçüde arkadaşlık yaptın. Evet.

İstediğin bu değil miydi? Hayır.

Neydi istediğin? Gerçekten anlaştığım, yanında rahat olabileceğim dostlar istiyorum.

Onlar sana böylesi bir dostluk veremiyorlarsa, niye arkadaşlığa devam ettin? Yalnız kalmamak için.

Peki, bu durumda mutlu musun? Kesinlikle hayır.

Neden? Çünkü kendi özsaygımı yitirmek üzereyim. Ben, ben değilim sanki.

Hangisi daha önemli? Yalnız kalmak mı, özsaygını yitirmek mi? Sanırım özsaygımı yitirmek daha önemli.

Peki bu durumda ne yapmayı düşünüyorsun? Güçlü olup kendi ayaklarımın üstünde durmam, kişiliğime ihanet etmemem gerek.

Öyleyse sorun çözümlendi demektir. Kararını verdin. Bundan sonra yapılması gereken güçlü olup bu kararı uygulamak.

Evet, çok güzel sorular değil mi? Maşallah Serra’ya. Bu sorgulamanın ardından ona iyi gelmeyen, tehlikeli ve çıkarcı tipler olan Aylin ve Simten ile arkadaşlık etmemeye karar veriyor. Aynı sınıfta oldukları için elbette konuşmamazlık etmiyor veya bir düşmanlık beslemiyor. Fakat onlarla hiçbir yere gitmiyor, yakınlık kurmuyor ve üzerine gelip Serra’yı tahrik ettikleri zaman ise düşündüklerini onların yüzlerine korkusuzca söylüyor. Kararının sorumluluğunu almak diye buna derim. Oturup karalar bağlamıyor, duygularını önemsiyor, içinde bulunduğu olayları sorguluyor ve bir sonuca varıyor. Evet zaman zaman yalnız kalıyor, yemekhanede yemeğini tek başına yiyor, kendisi gidip masalarına oturabilmeyi teklif ediyor, Aylin ile Simten’in onu tahrik ederek canını sıkmaya çalıştıklarını görüyor ve cavaplarını veriyor. Başka insanlar bir yere gitmeyi teklif edince ise istemiyorsa kibar bir şekilde teklifi reddediyor, bunun gayet doğal bir hakkı olduğuna inanıyor ve doğru olanın herşeye “evet” demek değil, istediğin şeye “evet” demek olduğunu öğreniyor. Yani Serra tüm zorluklara rağmen asla geri adım atmıyor. Doğru olanı yaptığı için gönlünü ferah tutuyor. Zorluklarla beraber kolaylıklar da vardır diyen Rabbimin vaadi gerçekleşiyor ve Serra hayattaki en önemli şeylerden birini yani kendine olan özsaygısını yeniden buluyor. Ve onu kaybetmemek uğruna mücadele ediyor.

Ben Serra’nın bu mücadelesini okumaktan, onun duygularına ve yaşadıklarına eşlik etmekten büyük keyif alıyorum. Onu okurken kendi hayatımı düşünüyorum, kendimi sorguluyorum ve bunun kıymetli olduğunu görüyorum. Yaşam hakikaten iki üç insan için karartılamayacak kadar güzel bir yolculuk. Bunu Serra’dan öğreniyorum. Bir dostluk bitebilir, bir arkadaşlık, hatta bir evlilik... Ama inanın bir kapı kapanınca bir pencere açılıyor. Bizim şer sandığımız hayır oluyor ve Allah kulunu asla yalnız bırakmıyor. Serra’yı da yalnız bırakmıyor. Sıla ve Dilek gibi aklı başında insanlarla arkadaşlık ediyor, sohbet ediyor, yemek yiyor, buluşuyor, kalbini açıyor. Ben Allah’ın bize pek yakın olduğuna ve dualarımıza yanıt vermek, bize yardım etmek için istekli olduğuna inanıyorum. Yeter ki O’na samimiyetle yaklaşalım, Allah’ın bize yardım edeceğine inanalım ve hiçbirşey yapmadan oturup karalar bağlamak yerine iyi bir insan olmak için mücadele edelim. Tıpkı Serra gibi.

Soğuk bir Ankara günü, yudumladığım kahvem ve masamda buram buram tazelik kokarak yüreğimi sımsıcak eden nergislerim ile sevgiler..

--

--

İrem Canbaz

hayatımı romantize ederek yaşamaya çalışıyorum ve öğrendiğim şeyleri yazıyorum.